Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Vincent Van Gogh'un Yüksükotu ve Pelinotu ile imtihanı..

Resim
Vincent Van Gogh'un Yüksükotu ve Pelinotu ile imtihanı..  Çok alakasız gibi gözükse de yazımı okuyunca Van Gogh'un hayatını ne kadar etkilediklerini göreceksiniz..  Vincent Van Gogh 1853-1890 yılları arasında yaşamış,  ömrünün son on yılı boyunca yaklaşık 900 suluboya/yağlıboya resmi ve 1100 karakalem çalışma üretmiş, en meşhur eserlerini ise ömrünün son iki yılında yapmış dünyanın en tanınan bilinen ressamlarından biridir. Van Gogh’un çalkantılı ve zor hayatı, tablolarındaki farklılıklar, dalgalanmalar Van Gogh hakkında çok farklı hikayelerin anlatılmasına sebep olmuştur. Van Gogh’un fiziksel ve mental çok fazla rahatsızlıkları olduğu bilinmektedir.  Van Gogh’a konulan manik depresif, bipolar kişilik bozuklukları ve epilepsi teşhislerinin tedavisinde doktoru tarafından Digitalis verildiği söylenir. Bunun sonucunda da Van Gogh’un Digitalis toksisitesine maruz kaldığı düşünülmektedir. Bu toksisitenin neden olduğu sarı görme (Xanthopsia) sonucu tablolarındaki o sarı

"Yüksükotu - Kurbağa - Zakkum" Nasıl bir ortak özellik olabilir ?

Resim
Digoksin Toksisitesi Son iki yazımda dolaylı olarak yüksükotu ve zararlı etkilerinden bahsettim.  Digitalis purpurea (yüksükotu)   kardiyak glikozitler adı verilen digoksin ve türevlerini içeren bir bitkidir.  Tedavide bitkisel etken madde elde edilmesi amacıyla kullanılmakla birlikte bu bitkiye digoksin toksisitesine sebep olması sebebiyle dikkat edilmesi gereklidir.  Böyle olunca digoksin toksisitesine sebep olan diğer bitkileri derlemek istedim.  Sadece bitkiler değil tabii meşhur Bufa kurbağaları da bu gruba dahil.  Yukarıda sayılan bitkilerin bazılarının Türkçelerini yazacağım. Digitalis purpurea - Yüksükotu Nerium oleander - Zakkum Convallaria majalis - Müge Urginea maritima - Adasoğanı Yukarıda resimlerini gördüğünüz bitki ve kurbağada bulunan digoksin ve türevleri kalp yetmezliğinde etkili maddelerdir. Ancak bitkiler ile doğrudan alındığında başta kalp üzerine olmak üzere ciddi toksisiteye sebep olurlar. Digoksin zehirlenmesi bulgularını

Zehirli Bitkiler Rehberi...

Resim
İnternette dolaşırken sık karşılaşılan zehirli bitkilerin listesini kolay anlaşılır şekilde şematize etmiş güzel bir siteye rastladım.  Sitede özellikle dekoratif amaçla kullanılan süs bitkilerinin bir değerlendirilmesi yapılmış. Parklarda bahçelerde sık rastladığımız ya da evlerimizi güzelleştirmek için kullandığımız zaman zaman çiçekli, zaman zaman çiçeksiz ama her zaman güzel bitkiler..  Zehirli ya da toksik bitkilerin hepsi aynı derecede etki göstermezler. Benzer şekilde bir bitkinin meyveleri keyifle yenebilecekken, yaprakları ya da dalları zehirli olabilir.  Yine süs bitkileri de aslında özellikle çocuklar tarafından kolaylıkla ulaşılabilirlikleri açısından dikkat edilmesi gereken bitkilerdir. Ev hayvanları da yine bu toksik bitkiler sebebiyle zarar görebiliyorlar.   Birazdan linkini vereceğim sitede bitkiler Yüksek Toksisite (1), Düşük Toksisite (2), Oksalat Taşıyan deride, ağızda ya da dilde iritasyona sebep olan bitkile (3) ve Dermatite sebep olanlar (4) şeklinde değişi

Bitkisel kökenli ilaç etken maddeleri...

Resim
Yüzyıllar boyunca mineraller, bitkiler ve hayvansal ürünler tedavide ilk başvurulan kaynaklar arasında yer almıştır. Günümüzde tedavide kullanılan ilaçların yaklaşık %25 i ya doğrudan ya da dolaylı olarak bitkilerden türemektedir. Örneğin halen tedavide kullanılmakta olan antikanser ve antimikrobiyal ilaçların yaklaşık % 60’ı doğal kaynaklardan üretilmiştir. En bilinen en sık karşılaşılan bitkisel kökenli etken maddelerin birkaçını sıralamak istiyorum. Bu etken maddelerin birini tedavinizde ya kullanmış ya da tedavisinde kullanan en az bir kişiyi mutlaka görmüşsünüzdür. Digoksin ve Digitoksin – Digitalis purpurea Morfin –  Papaver somniferum Kodein -  Papaver somniferum Rezerpin –   Rauvolfia serpentina Atropin -   Atropa belladonna Kinidin –   Cinchona officinalis Kinin –   Cinchona officinalis Kafein –  Coffea arabia Efedrin –  Ephedra sinica Ergotamin – Secale Cornutum Pilokarpin –  Pilocarpus japorandi Sağlıklı güzel günler dileğiyle bu bitki

Lavanta ve migren..

Resim
Lavantanın faydalı etkilerinden daha önce bahsetmiş, sakinleştirici etkisi ile öne çıktığını fakat bunun yanında antibakteriyelden, antispazmodikten yara iyileşmesini hızlandırmaya kadar çok sayıda etkisinin olduğunu belirtmiştim. Çok sayıda da klinik çalışma örneği vermiştim. " Lavanta ve güzellik, sağlık, huzur, şıklık, sanat.. " başlıklı yazım için tıklayınız .  Bugün internette dolaşırken Journal of Herbal Medicine'da son 3 ayda en çok indirilen makaleler arasında girmiş "lavanta yağı" ile ilgili bir makale karşıma çıktı. Migrenin önlenmesinde lavanta uçucu yağının etkisi (randomize çift körlü ve plasebo kontrollü) bir klinik çalışma ile araştırılmış.  Annem kronik migren hastası.. Çocukluğumdan bugüne migren ile muhatap olan bir kişi olarak bu çalışma hemen ilgimi çekti. Genel olarak migren tedavisinde kullanılan çok sayıda ilaç olmakla birlikte bu ilaçların büyük çoğunluğu migrenin önlenmesine, atak sıklığının   ve atakların ağırlığının azaltılmasın

Omega 3 ve Omega 6 Yağ Asitlerinin Önemi

Resim
Yağ asitleri ile ilgili bir önceki yazım eksik kalmıştı.  Omega  yağ asitlerini bugün biraz daha açmak istiyorum.. Vücudun üretemediği ve mutlaka besinler yoluyla alınması gereken yağ asitlerine esansiyel yağ asitleri (EYA) denir. Esansiyel yağ asitleri insan ve diğer memeliler için mutlak gerekli olup çoklu doymamış yağ asitleridir ve vücutta omega-3 (ω-3) ve omega 6 (ω-6) olmak üzere iki tipi bulunur. ω-9 serisinden olan oleik asit ve ω-7 serisinden kaynaklanan palmitoleik asit organizmada yaygın şekilde kullanılan ancak esansiyel olmayan yağ asitleridir. ω-3 ve ω-6 yağ asitleri vücutta birbirlerine dönüştürülemezler.  Aşağıdaki yazımda bu maddelerin özellikle kısaltmalarını da kullandım. Çünkü hem ürünlerin üzerinde hem de bu konu ile ilgili yazılarda zaman zaman kısaltma olarak belirtiliyorlar. Dolayısıyla burada hem kısaltmalarını hem açık isimlerini yazmayı tercih ettim.  Omega-3  (ω-3)  yağ asitleri Başlıca önemli omega-3 yağ asitleri arasında α-linolenik asit (ALA) eikosa

Lavanta ve güzellik, sağlık, huzur, şıklık, sanat ....

Resim
Lavanta en sevdiğim çiçeklerden biri. O eflatun görüntüsüne hayran olmamak elde değil. Pek çok sanatçı eserlerinde bu güzelliği kullanmış ve harika eserler ortaya çıkmış. Peki neden bu kadar seviyoruz sadece görüntüsü yüzünden mi ? Elbette değil. Harika kokusu, tıbbi etkileri, kozmetik amaçlı ya da parfümeride kullanımı lavantayı bu özellikleri ile öne çıkarmış  ve kullanım alanlarını çok genişletmiştir. Bir de lavanta tarlaları.. Bir gün mutlaka görmek istiyorum..  Lavanta yağı lavanta çiçeklerinden ( Lavandula angustifolia ) buhar distilasyonuyla elde edilmektedir. Ana bileşeni Linalil asetat ve linaloldur.  Geleneksel olarak sakineştirici,  antibakteriyel, antifungal, karminatif, sedatif, antidepresan olarak kullanılmaktadır.  Lavanta yağı ile yapılan klinik çalışmalarda çok güzel sonuçlar alınmış. Bu çalışmalardan birkaç tanesini örnek olarak vermek istiyorum.  1. 40 sağlıklı gönüllü üzerinde yapılan bir çalışmada aromaterapötik olarak lavanta yağı uygulaması ile kişilerin

Omega Yağ Asitlerini Biliyor muyuz ?

Resim
En basit olarak yağlar, tuğladan yapılmış bir duvara, her bir tuğla da yağ asitlerine benzetilebilir. Dolayısıyla yağ asitlerinin birleşmesi ile de tıpkı duvarlarda olduğu gibi yağlar meydana gelir. Tüm yağ asitleri birbirine bağlanmış toplamı çift sayıda olan karbon atomu içerirler. Bu karbonların arasında sadece tekli bağ olması durumunda doymuş yağlar meydana gelir ki en güzel örneği tereyağıdır. Tereyağından farklı olarak çift bağ içeren yağlar ise doymamış yağlardır ki Omega 3, 6 ve 9 yağ asitleri bu doymamış yağları oluşturur.   Omega yağ asitlerinin önemi ilk defa Gröndland Eskimoları üzerine yapılan çalışmalarda fark edilmiştir. Geleneksel gıdalar yüksek oranda yağ içermesine rağmen Eskimoların kalp ve romatizmal hastalıklar, astım ve endüstriyel ülkelerde sık görülen pek çok hastalığa karşı dirençli oldukları gözlenmiştir. Bunun nedeninin doymamış yağlar içeren balık etleri ve deniz memelilerinin yağlarını yaygın olarak tüketmeleri olduğu ileri sürülmüştür. Bu sebeple gü

İlaç kullanımı ile ilgili birkaç not

Resim
Bugün sizlerle ilaç kullanımında dikkat edilmesi gereken birkaç noktayı paylaşmak istedim. İnsanın mesleği Eczacı olunca ister istemez günlük hayatta tüm sağlıkçılarda olduğu gibi “bu ilacı böyle mi kullanayım? maden suyu ile ilaç içsem olur mu ? az önce süt içmiştim şimdi ilaç alabilir miyim” gibi sorular ile karşılaşıyor. Ben de bu konuda bir kaç notu sizinle paylaşmak istedim. Hep bitkisel ilaçların güvenli ( Önce Güvenlik ) kullanımını anlattık, bugün de ilaç kullanımına bir göz atalım.   İlaçlar ile birlikte gıdaların tüketilmesi farklı mekanizmalar ile ilaçların etkinliğini değiştirebilir. (Bkz. Dip not) Süt ve süt ürünleri gastrik PH yı artırarak enterik kaplı tabletlerin daha erken çözünmesine neden olabilir. Bu da ilaç absorbsiyonunda değişikliklere ve de gastrik iritasyona neden olabilir. Ayrıca süt vb kalsiyumca zengin gıdalar florokinolonlar gibi bazı ilaçlar ile kompleks oluşturabilirler.  İlaçlar su ile birlikte alındıkları zaman hızla emilirler. Bu emilim asidik

19. yy'da domates ve ilacın hikayesi

Resim
Bu sene ilk defa bahçemizin domateslerini yedik. Çapasına, suyuna, gübresine epey bir emek verdikten sonra hormonsuz ve şeker gibi domatesler J .. Şu anda elimde eski bir dostumun hediyesi bir kitap var. Kitaplığı yerleştirirken karşıma çıktı.  Judith Sumner tarafından yazılmış “The History of Medicinal Plants”.  O kitaptan domatesle ilgili okuduğum birkaç notu paylaşmak istedim. Domates Latincesi Licopersicum esculentum .. 19. yy’ın ilk yarısında Şili, Peru ve Ekvador’da biliniyormuş ve bu ülkelerden ilk olarak dünyaya yayılmış. Ancak o zamanlar sadece hayvan yemi olarak kullanılıyormuş. 1835 yılında Dr John Cook Bennet tarafından dispepsi, kolera ve karaciğer hastalıkları için en faydalı bitki olarak tanımlanınca kaderi değişmiş ve Dr Bennet domatesin aktif maddelerinin çok kısa süre içinde ilaç olacağını iddia etmiş. Ve 1817 yılında ilginç şekilde domates ekstresi Dr Archibald Miles tarafından piyasaya sürülmüştür. Çok kısa süre sonra bu ürüne rekabet eden başka bir domat

Hem sağlıklı hem lezzetli bir Kış Çayına ne dersiniz ?

Resim
Kışın gelip havaların soğumaya başlamasıyla birlikte soğuk algınlığı ve grip herkesin kaçınılmaz bir sorunu. Neden kaçınılmaz ? Sadece toplu taşım araçları, yemekhaneler, toplantılar değil kendi ailemizde bile bir kişi hastalandığı zaman o kişiden hastalığı kapmamak neredeyse imkansız. Bunun için en güzel korunma yolu bir yandan temizlik ve hijyen kurallarına dikkat etmek, diğer yandan da bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirmek olabilir. Bunun en güzel yolu farklı bitki çaylarıdır. Farklı bitki çayları ile hem bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirerek hastalıklardan korunabilir, hem soğuk algınlığı ve grip şikayetlerini azaltabilir hem de keyif alabiliriz. Benim kış için en favori çayımı sizlerle paylaşmak istiyorum. İçindekiler : 1 adet kabuk tarçın 2 adet karanfil 4 adet kuşburnu 4 adet tane karabiber (isteğe bağlı) Taze ya da kuru zencefil (2-4 cm büyüklüğünde) Bir tutam ıhlamur Bir tutam nane Bir tatlı kaşığı bal ve limon Tarçın Karanfil Tane k
Resim
Cumhuriyetimizin 93. yılını gururla kutluyoruz.. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu olsun.. 

Zayıflatıcı ürünler ile ilgili meydana gelen ölümlerin sebebi nedir ?

Resim
Obezitenin tıbbi olarak tedavisinin yanında gün geçmiyor ki yeni bir zayıflatıcı ürün ortaya çıkmasın.  Bu ürünler gıda desteği olarak satılan ilaç formunda ürünler, zayıflatıcı bitki çayları ya da bitkisel karışımlar olarak karşımıza çıkmakta ve genellikle içeriklerinde en sık karşılaşılan bitkiler yeşil çay, mate, sinameki, funda yaprağı, altın çilek, goji berry, bazı yosunlar, lahana vb bitkilerdir. Genellikle kendilerinin %100 güvenli ve doğal olduklarını söyleseler de yılda maalesef bir kaç sefer bu ürünler ile oluşan ölüm ya da istenmeyen bazı vakalar ile karşılaşılmaktadır.  Çok kısa bir süre önce Konya’da bir üniversite öğrencisi internetten almış olduğu bir zayıflatıcı ürünü kullanımı sonucu komaya girmiş, karaciğeri iflas etmiş ve ancak karaciğer nakli ile sağlığına kavuşabilmiştir.   Benzer örneklerin sayısı maalesef yosun hapları ve kırmızı biber hapları ile ilgili de kolaylıkla artırılabilir.  Peki bunlar neden oluyor ? Birden fazla aynı etkiyi gösteren bit